HAKİM TEPEYE GİDEN YOL
Arı kuşlarının, alışkın oldukları üzere, Karabağlar yaylası üzerinde, haber getirir gibi dolanıp durdukları güzel bir Ekim sabahı, çocukluğu burada geçmiş genç kız için başka bir anlam taşıyordu. Göç çiçeklerinin açarak artık şehre taşınma vaktini haber verdiği bu güz ayı yaylada onun en sevdiği bir dönemdi. Bir halk ozanımızın dediği gibi’’ göç katar katar’’ değildi, eskisi gibi; ama göçü müjdelemek çiçeklerin adına yansımış, adet olduğu üzere, görevleri olmuştu.
İlerde, Kötekli’de Karabağlar yaylasına hakim bir tepede yerleşen, bir-iki yıldır göçe tanıklık eden ‘’üniversite’’ olmaya aday birkaç binanın, kuşbakışı olarak, etrafı gözlediğini hissetti. Dışarı çıktı, hâkim tepeye baktı. Arı kuşları ile beraber hayalleri oraya aktı. Hâkim tepede olmayı arzuladı. Kendini orada ders veren bir hoca olarak hayal etti. Ortalık yeni yeni ağarıyordu. Etrafı dinledi. Yağmurun uyandırdığı mis gibi toprak kokusu, bağ evini çevreleyen ağaçların tatlı hışırtısı, yeni uyanmaya başlayan börtü-böcek, onun içindeki merak ve heyecana ortak olmuş bekliyorlardı. Odaya geri döndü. İki odalı bağ evinin bir odasında pencerenin tahta kepenkleri arasından sızan sabahın ilk ışıkları, meraklı bekleyişin üzerine Nisan yağmuru tadında yağdı. Genç kız gece iyi uyuyamamış olmanın mahmurluğu içinde, düşüncelerine kaldığı yerden devam etti. Çocukluğu, öğrencilik yılları film şeridi gibi gözünün önünden geçti. O zaman hâkim tepe henüz boş gibiydi. Eteklerine doğru uzanan birkaç evcik tepeye yoldaşlık ediyordu. Yaz geceleri yaylada radyo haberleri eşliğinde bir taraftan ağaçların arasından görünen hakim tepeyi dolanan Gökova yolundan geçen araçlar sayılması, diğer taraftan aya çıkan astronotların haberlerinin ateşli tartışmalara neden olması gibi, sanki birbirinden ayrı iki dünyayı niteleyen kopukluk, hakim tepeye ulaşan yol için de geçerliydi. Orası uzak görünürdü her zaman.
Şimdi bir tarih öğretmeni olarak hâkim tepeyi gözlüyordu. Bu tepedeki binalar çoğalırken bir akrabasından lisanstan sonra da ‘’ okumaya devam edilebileceğini ‘’ öğrenmişti. Bunun ilk adımı olan “yüksek lisans’’ hakkında Muğla’da bilgi sahibi olan yoktu. Bu nedenle onun sınavına girmek için bir gün gizlice İzmir’e gidip gelmişti. Her Muğlalının birbirini tanıdığı içine kapalı bu şehirden, her hafta sonu, dersten sonra, bir elinde valiz ile İzmir’e uzanan koşuşturmacanın gerisi gelmişti. Araştırmayı seviyordu. Ailesi ve çevresi hoş karşılamasa bile doktora sınavına girmiş, ders dönemi bitip tezini alınca rahat bir nefes almıştı. Muğla’da ikamet edip ilk yüksek lisans yapan kız öğrenci olmanın mutluluğu “ne işe yarayacağı’’ sorusuyla ve belirsizliklerle gölgelense de doktora yapıyor olmak ona mutluluk veriyordu.
Bir süre sonra düşünceleri meraklı bekleyişin önünde mola verdi. Tahta kepenklerden süzülen ışıklar güçlendikçe, umutları arttı. Öğleye doğru nihayet beklediği haber geldi. Hakim tepeye uzanan yolun kapıları açıldı ve açılan kapıdan okutman olarak ilk adımını attı.
İşletmecilik Yüksek Okulu’nun İşletme Fakültesi’ne dönüştüğü ilk yıllarda verdiği dersler tabiat ananın kucağında geçtiği için onda silinmez izler bıraktı. Prefabrik dersliklerin ziyaretçilerinin hâkim tepede otlayan oğlak ve keçiler olması ayrı bir eğlence kaynağı oldu. İlk yıllarını yaşayan üniversitenin idari ve akademik kadrosunun yoğun mesaisi, gençlere ilham verdi. O ve arkadaşlarının aynı gün içinde sabah bir ilçede ders verdikten sonra, öğleden sonra Kötekli’ye derse yetişmeleri, yaşanan yoğunluğun bir parçası olarak hatıralarda canlılığını korudu. Üniversite, hâkim tepede, fiziki imkânları, kadrosu, çevre düzenlemeleri ile yıldan yıla gelişti. Muğla’nın dünyaya açılan penceresi oldu. Onun gibi birçok gencin hayalini gerçeğe dönüştürdü.
Bugün, bu satırları, üniversitenin artık tamamen hâkim olduğu tepedeki bir pencereden, onu çevreleyen Karabağlar yaylasına ve Muğla’ya bakarak kaleme alan ben, 27 yıl önce, kendisine, pencereden dünyaya bakmasını sağlayacak fırsatlar sunan üniversitesine hizmet etmenin mutluluğu içinde, gönlünde görevini yapmanın huzurunu hisseden bütün üniversite camiasını selamlıyorum.
Üniversitemizin gelecek nice otuzuncu yıllarda, katlanarak büyümesi, gençlerin yolunu aydınlatması ve hayallerini gerçeğe dönüştürmesi dileğiyle!....